Türkiye Nereye Gidiyor? 

0
Latest posts by İbrahim Yersiz (see all)

Türkiye nereye gidiyor sorusu Erdoğan iktidara geldiğinden bu yana güncelliğini kaybetmedi. 

Rota hala Avrupa Birliği mi yoksa Ortadoğu mu? 

Şimdi bir de karşımıza Şangay Beşlisi çıktı! 

Erdoğan bir yere gitmek istiyor ama nereye? 

Yıllardır Avrupa kapılarında dolanan ve bir türlü birliğe alınmayan Türkiye’nin Avrupa’dan istediğini alamaması her Türk gibi Erdoğan’ın da gücüne gidiyor. 

Erdoğan bu konuda çeşitli vesilelerle şikayetlerini dile de getirdi.  

Avrupa Türkiye’den yükselen bu sesleri duydu mu? 

Pek sanmıyorum, çünkü Avrupa Birliği olaya duygusal yaklaşmıyor, belirli şartların yerine getirilmesi karşısında Türkiye’yi birliğe almanın sorun olmadığını söylüyor! 

Burada karşımıza iki soru çıkıyor: 

Birincisi Türkiye Avrupa’nın kendisinden istediği şartları yerine getirebilir mi? 

İkincisi de Türkiye bu söz konusu şartları yerine getirirse Avrupa gerçekten Türkiye’yi kendi içine alır mı? 

İlkinden başlayalım; Türkiye gerçekten Avrupa Birliğinin kendisinden istediği koşulları yerine getirebilir mi? 

İşin doğrusu bundan hiç emin değilim; çünkü bu Türkiye’nin kendi içinde ve bölgesinde iddia ve hayallerinden vaz geçmesi, her sorununu Avrupa’daki hakem kurullara devretmesi veya o temelde çözüme gitmesi anlamına geliyor.  

Bana kalırsa Türkiye sorunlarını henüz bu temelde çözmeye hazır değildir, hatta bu yönde bir hazırlık belirtisi bile göstermiş değildir; daha açık bir ifadeyle Türkiye bu sorunların bir kısmını çözmek istemiyor, bu şekilde götürmek istiyor ve Avrupa Birliğinin de kendisini bu şartlar altında almasını istiyor. 

Peki bu sorunlar nedir? 

İç demokrasi ve Kürt Sorunu. 

Bu iki soru da sorun olarak kuşkusuz birbirine bağlı, Türkiye birini çözmeden bir diğerini çözemez, yani daha açık bir ifadeyle Türkiye içerde Kürt Sorununu çözmese -çözemese- içerde demokrasi sorununu da çözemez ve demokrasi sorununu çözmese Avrupa Birliği Türkiye’yi içine almaz. 

Peki Türkiye bu sorunu veya sorunları çözebilir mi? 

Oldukça zor görünüyor, çünkü Türkiye’de hala mevcut kafalar Kürtlerin Kürt olarak hiçbir haklarının olmadığı bir devlet tahayyülüne göre yetişiyor ve onların ulus olarak anladıkları çözüm modeli de birebir Kürtlerin inkâr ve asimile edilmesi şartına dayanıyor. 

Eğer bu politikada dönüşe dair bir işaret yoksa -ki görünürde henüz böyle bir politika yok- bu, bu temelde bir çözüm politikalarının da olmadığı anlamına geliyor.  

Bu sorun kendi başına Türkiye’nin Avrupa Birliğine veda etmesi için yeterli bir sorundur. 

Diğer sorun Türkiye’nin komşu ülkelerle olan sorunları ve bölgesel emelleriyle ilgilidir. 

Türkiye bu sorunlarını da öyle kolayca çözemez ve bölgesel sorunlarının hakemliğini Avrupa Birliğine devredemez, çünkü devretmesi çözüm inisiyatifini devir etmesi anlamına geliyor ki, sorunlar orta yerde dururken bunu düşünülebilir bile görmüyor. 

Örneğin Türkiye Yunanistan ile adalar, deniz veya kıta sahanlığı sorunlarının çözümünde Avrupa Birliğinin hakemliğini kabul ederse o bölgeler üzerindeki tüm haklarını kaybedeceğini düşünüyor. 

Yani açık bir ifadeyle ifade edecek olursak ne Avrupa Birliği Türkiye’ye güveniyor ne de Türkiye Avrupa Birliğine güveniyor. 

O zaman Türkiye Avrupa kapılarında neden beklesin ki? 

Soru gerçekten bu şekilde mi olmalıdır, emin değilim ama Türkiye insanının olayı bu şekilde gördüğü ve bu şekilde düşündüğünü biliyorum. 

Erdoğan’da böyle düşünüyor olacak ki, çareyi Avrupa Birliğine alternatif olacak bir ittifakta arıyor ve sanırım çözümü de Şangay Beşlisine katılmakta buluyor. 

Peki Şangay Beşlisi Türkiye’ye istediğini verir mi? 

Vermez ama en azından Türkiye’nin bölgesel politikaları konusunda hiçbir baskı yapmıyor, karışmıyor, zaten o ittifakın öyle bir amacı da bulunmuyor. Çünkü o ittifakın birlik amacı demokrasi veya insan hakları değil, çevre ülkelerin bölgesel çıkarlar konusunda iş birliğine gitmeleridir. 

Peki Türkiye o bölgede olmamasına rağmen neden o ittifakın içine girmeye çalışıyor? 

Bunu anlamak gerçekten kolay değildir, çünkü bu birliğin olası getirisi en fazla ticari olabilir ki, miktarı Avrupa Birliği ile yapılan ticarettin miktarıyla kıyaslandığında lafı bile edilebilir bir değerde değildir.   

Diğer yandan, yılda bir tekrarlanan Şanghay İş birliği Teşkilatının Özbekistan’ın Semerkant kentinde gerçekleşen toplantısına Erdoğan’ın Putin tarafından davet edildiğini bizzat Erdoğan’ın oraya gitmeden önce gazetecileri bilgilendirme toplantısında öğrendik.  

Ukrayna savaşındaki sıkışmışlığı konusunda Erdoğan’ı yanına almaya çalışan Putin’in durumu anlaşılırdır, ama doğrusunu isterseniz Erdoğan’ın o toplantıya katılma ve o görüntüleri verme konusunda bu kadar hevesli olması anlaşılır değildir. 

Yoksa Erdoğan pire için yorganı mı yakıyor? 

Sebebini bilmiyoruz, ama Türkiye insanı şunu merak ediyor; Şangay beşlisinin bize ne faydası olacak? 

Muhtemelen ticari konularda cüzi bir rahatlama sağlamasının dışında hiçbir şey. 

Ama oralarda yaşanan insan hakları ihlalleri, basın özgürlüğü konusunda yaşanan sıkıntılar, hukuk üstünlüğünün olmaması ve yaşanan yolsuzlukları göz önüne alırsak getirisi götürüsünden daha fazla olacağı kesindir.  

Peki Erdoğan orada ne arıyor? 

Belki de bu soruya cevap vermek için son yıllarda Türkiye’de yaşanan gelişmelere bakmak lazımdır. Maalesef Türkiye’de bu saydığımız insan hakları ihlalleri, basın özgürlüğü, hukuk üstünlüğü ve yolsuzluklar konusunda ciddi sorunlar var.  

Belki de başlıktaki soru şu olmalıydı: 

Erdoğan nereye gidiyor? 

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz