Veysi Dündar’dan Haftasonu OCAKBAŞI (29 Ekim – 4 Kasım 2018)

0

BÜYÜK BİRADERİN OCAĞI

Kemal Tahir, Devlet Ana’yı bugünler için yazmış olmalı. Devleti Ebed Müebbed. Kerameti kendinden menkul yücelik. Tam da Kişisel Verilerin Korunması Kanunu ile bireylerin alanlarını koruyacaktık ki, “biz devletiz, biz tüm bilgileri istediğimiz gibi alırız” deniliyor. George Orwell’in bile hayallerini zorlayan bir plan ve proje gibi duruyor. Büyük birader sizi gözetliyor. Gülümseyin.

KÜÇÜK BİRADERİN OCAĞI

Tarihi bugünün kıstasları ile ele alıp yargılama cüretinin son örneğini gördük. Buna göre Türkiye Cumhuriyeti varlığı sorgulanıyor. Gelgelelim bu müthiş saptamanın ardından kafada deli sorular zuhur ediyor: Bu sorunlu temel üzerinde bugünlere gelindi ise, nasıl oluyor da başta kendisi gibi yüksek ilme sahip insanlar zuhur ediyor? 68 yıldır namütenahi birbiri ardına devamlılık içeren bir silsile iktidar şansı buluyor. Temel bu kadar bozuk da, üst yapı nasıl bu kadar sağlam kalıyor? Allah kimseyi ilimden, bilimden, bilgiden ari tutmasın. Mantık ilimlerin şahıdır. Mantıyı fazla kaçırıp da mantıktan nasip almamak ben buna derim. Gündüz gözüne uyur kalırsın işte. Bu da büyük biraderin kanadı altında küçük biraderin sayıklamaları. Bir tek ona mübah…

DÜŞMAN BİRADERLERİN OCAĞI

Maviler ve Yeşiller. Lahanacılar ve Bamyacılar.
Bizanstan Osmanlı’ya zamanın ruhuna uygun sportif rekabet modern İstanbul’da ağırlıkla Fener-Gassaray çarpışmasına tekabül ediyor. Cuma akşamı, daha önceki lokasyonu 12,4 milyon M2 emsalsiz inşaatın bir kısmına feda olan merhum AliSamiYen stadında özellikle maçın bitiminde ortaya çıkan tablo bize sadece renklerin, isimlerin değişik kavganın gürültünün sabit olduğunu bir kez daha ilan etti. Geceden kalan en buruk tad kalp krizinden ölen gencecik bir insandı. Buna dair espri üretme çabası ise bu zamanın ruhunda şefkatin ve rikkatin firarına dair misal idi. Bir Fenerli olarak 11 maçta 10 puana sevinecek değilim lakin 2-0’dan 2-2’ye geldik diye üzüldüm diyecek kadar da aklımı kaybetmedim. Lefter sezonunda bir eski rum şarkısı kadar iyi geldi bu geri dönüş.

MÜTEAHHİT BİRADERLERİN BUZLU CAM OCAĞI

Ayasofya memlekette 4 tane. En eskisi İznik. Vakıflar Genel Müdürlüğü ecdad mirasına çok iyi sahip çıkıp İstanbul’a 12,4 milyon m2 emsal fazlası yapılırken sessiz otursa da, iş Ayasofyaları camiye çevirmek olunca çok aktiftir. Her zaman söylüyorum, camiye dönüştürülen bu yapılara layık görülen Çin malı sentetik halılar plastik ayakkabılıklar ve bilcümle pespayelik ile aslında ne miras tahakkuk ediyor, ne vicdan rahat uyuyor. Son örneği de bu oldu. 1700 yılı cam kapı ile berbad eden müteahhit aklına sen ne yaptın diyen var ama netice var mı? Olur mu? Bir ülke geçmişini bu kadar lakaytça çöpe attırmayı nasıl kabul ediyor? Sorular… Sorular…

MAKBUL BİR BİRADERDEN KİTABA KAÇAK SAYFA EKLEME OCAĞI

Harran Dünyada ilk üniversitenin kurulduğu yer diye bilinir. Son rektörü İslama farz eklemek suretiyle Nebilik özelliklerini bize paylaşmıştı. Sonradan istifa da etse, bu özellikleri ile her zaman etrafında halelerin olmasını sağlayacaktır. Rektör, Dekan gibi akademik unvanlar aslında hep dini kökenlidir. Belli ki işin etimolojisini fazlasıyla özümsemiş kendisi. Yine de yaptığı iş benim aklıma çok yatmadı. Sayfa eklemeye yöneldiği kitap için zamanın ötesinde denir çünkü. Adamı biraz aşar. Elektrik gibi çarpar. Bizden uyarması !

BEDELLİ BİRADERLER OCAĞI

Ben askerde “Her Türk Asker Doğar” diye rap rap yürümedim. Ben de askerliğimi bedelli yapanlardanım. Meğerse her Türk asker doğsa da daha sonra pek de buna sıcak bakmadığı anlaşıldı. Türkiye’nin samimiyetten yoksun sosyo politik ikliminde belki de üzerinden en çok duygu ve vicdan sömürüsü yapılan alan bu askerlik meselesidir. Ben militarizmden uzak bünyemle gayet huzurlu bedelli idim. Mhp Bolu il başkanı da Küçük Ayşe ve Küçük Asker şarkılarını öğrenen efsane nesile dahil değil ama iç huzuru ne seviyede acaba? Oysa askerlik bir vasat idi. Arabalarla konvoy yapılıp gidildikçe değeri de aslında o arabaların lastikleri altında ezildi. En büyük asker bizim asker değil idi. Türk askeri idi. Şimdi konvoy askere gitmeme üzerine. Lütfen bir daha bana hamasetle gelmeyin.

EMEKLİ BİRADERLERE İŞTE KAPI OCAĞI

MHP’nin “vallah billah yapacağız” diye öne atılıp ondan sonra geri vitesle hızla olay yerini terk ettiği Emeklilikte Yaşa Takılanlar mevzuunda konuyu kapatan eski Has Parti yeni Ak Partili bir Harun Numan beyin demeci, Arzu Erdem’in twitter paylaşımlarına dahil olmadı haliyle. Emekli olmaları kriz olmasın diye ertelenenler, kriz değil ama ekonomik kurtuluş savaşında ya şehit ya gazi oldular. Allah kalanlara şifa, ölenlere rahmet etsin.

GAZETECİ BİRADERLER OCAĞI

İstanbul Valisi Akşam Gazetesinin 100. yılında 100 yıldır çizgisini hiç bozmadı demiş. Hayır gülünecek cümle ama gülemiyorum, neticede ilimizin en büyük mülki erkanı. Kurucusu Falih Rıfkı Atay olan Akşam gazetesi ile bugünkü Akşam aynı çizgide ise sanırım çizgi dediğiniz şey konusunda kafanız karışık. Her neyse. Gülemedim.

 

MÜHİM BİRADERDEN İTİRAF OCAĞI

Herkes suç işliyorsa suçun tanımını değiştirmek gerekir. DİB 80 bin cami ile yapamadığını itiraf ediyor ise, biz ne yapalım. İstifa da erdemdir.

YAVUZ’DAN BASTIRMA OCAĞI

Türkiye’nin en güzel işleri güçlerini yapmış olsa da en yanlış işlerini en yanlış kişiye yapan Ahmet Kural metaforik dayağı hak etti. Ama ona akıl verecek son kişi de konuştu. Böylesini konuşturdun ya Ahmet Kural, bu da bize dert oldu. Sıla gibi bir cesur yüreğe yaptığı yanlışın hesabını Ahmet Kural tabii ki verecek. O kimsenin cesaret edemediği konularda öne çıkmış bir kadın. Erkek şiddetini mi ifşa edemeyecek? Peki Yavuz Bingöl gibi toplumsal şiddeti olumlayan biri ne diye bu topa girer? Bilen beri gelsin. Yavuz sen konuşma. Olur mu? Ahmet bu işi temizler.

HAFTANIN OCAĞI SÖNENLERİ

Mehmet Altun ve Günay Halat.
Artık inşaatlar fiziki olarak tepemize göçüyor. Metro inşaatı imiş. Çok güzel. Evlerin binaların arasına metro yapmak zaten dünyanın en iyi fikridir. Önce evler yapılır sonra ulaşım planlanır. Ama bizim acelemiz var. Hemen ev yapmamız lazım. Emsalsiz(!) evler yaptık. Tam 12.4 Milyon m2 fazlamız var. Biz zaten ne yaptı ise, sizin için yaptık. TRT’nin haberinde kaybolan işçiler aranıyor diyor. Sanki ormanda gezintiye çıkmışlar gibi. Son ormanı az önce kesmiştiniz. Şimdi insanlar yerin dibinde kayboluyor.

OCAK’TA HAFTANIN FİLMİ

Ana temamız Birader ise ister istemez filmimiz de 1984 olacak. Çok iyi bir oyuncu kadrosu ile beyazperdeye yansıyan Orwellian distopyayı tekrar gözümüzde canlandırmak için.
Yahu Veysi Dündar içimizi kararttın diyene biraderli şamata fim önerim de Neredesin Be Birader. George Clooney’li bu mitoloji eğretilemesi her vakit izlenir.

OCAKTA HAFTANIN KİTABI

1984’ü kitap olarak okumak da aslında bu günleri anlamak adına önemli bir faaliyet olmalı.
“Gücün amacı güçtür” diyor. Ötesi yok.
Yine de alternatif arayanlar için ve hala tanışmayan var ise İhsan Oktay Anar bu günlerde iyi gider diye düşündüm. Hiç bir zaman Nobel almayacak. Çünkü onu okumak Türkçe’nin keyfine varmak demek. Belki bizi duyar da yeni kitabı ile şereflendirir. Epeydir sessiz çünkü. Hepsi güzeldir ama Amat şahanedir :
“Yeniçeriler meşalelerin ışığı altında karaya çıktılar. Yaralandıkları vakit kan izi belli olmasın diye kır­mızıya boyanmış, sırma göğüs atkılı kaputları sırtlarındaydı. İşin ilginç yanı, özellikle muharebe dönüşü bu kaputların renklerinin solduğu pek görülmemişti. Çünkü göğüsle­rinde sadece mangal gibi bir yürek değil, aynı zamanda arkebüz ve tüfenk kurşunlarının izlerini de taşıdıkları için, bu yaralardan dökülmüş kan, kaputlarını kıpkırmızı yapardı.”

OCAK’TA HAFTANIN İSTANBUL KÖŞESİ

70 küsur binada 12,4 Milyon M2 ekstra inşaat yapıp 240 milyar TL emsalsiz bir ekstra getiri sağlayan iktidarın 2013 yılında gezi parkına inşaat yapmasının önüne geçildiğinden beri memleket geziciler ve diğerleri diye ikiye ayrıldı. 12.4 milyon m2 ilave inşaattan gezi parkını helal etsinler, o kadarlık kefaret olsun. O vakit ben bu haftanın özel İstanbul köşesini Gezi Parkı ilan ediyorum. Gezi Parkını da bundan sonra İstanbul’un ebedi en özel köşesi olarak not ediyorum. Keşke bu emsalsiz inşaat çılgınlığına en az Gezi Parkı kadar karşı konulabilse idi. Birisi hala “Ey Geziciler” diyorsa inanın orta yerimden çatlayacağım.

OCAK’TA HAFTANIN BEYOĞLU MEKANI

Tepebaşında TRT’nin heyula binasının yanında otoparktan ilerlediğinizde Yunus Emre Kafe vardır. Haliç manzarası eşliğinde güzel çay yanında tost kahvaltı ne ise. Bu pahalılıkta herkes Nusret’e gitmeyecek tabii. Az ile yetinen bizler için mekan-ı şahane. Allah eksik etmesin. Bu hafta derbiyi de burada izledim. Gerçek tribünlerden farkı yoktu. 500 kadar izleyici vardı. Gs Meydanına yakın mesafede, Fener’in gol atmasına sevinebilmek için Kadıköy’de olmaya gerek yok.

OCAK’TA HAFTANIN BESTECİSİ

Tuhaf milliyetçilik tartışmalarının ortasında kaldık. Ağzını açan milliyetçilik döktürüyor. 1789 Fransız Devrimi olmasa idi, bunların hiçbiri olmayacaktı. Mesela Atilla denildiğinde, akan sular durur milliyetçi cenahta ama Priscus adında bir Bizans tarihçisi olmasa Atilla’nın esamesi bile olmayacaktı. Gel de bunu Cemal Enginyurt’a oy veren milliyetçi seçmene anlat.
Miliyetçilik öyle olmaz böyle olur diyenlere Çek Ulusal akımının efsanevi bestecisi Bedrich Smetana’dan Moldau. Dinleyelim kâm alalım.

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz