Virüs’ten sonra dünya çok farklı olacak, peki ya İslam anlayışları?

4
Latest posts by Sinan Eskicioğlu (see all)

Virüsle birlikte çok şeyimiz değişti. Değişmeye de devam ediyor. Tıp alanındaki yetkili kişiler sürekli bekleyin diyorlar ve bekliyoruz. Herkesin zihninde aynı soru var: ‘Normal hayata ne zaman döneceğiz?’. Açıkçası bunun cevabını bilen yok. 

Kelimenin tam anlamıyla Quantum dönemi, yani belirsizlik. Schrödinger’in kedisi deneyindeki gibi, hem var hem yok, hem ölü hem diri. 

Hem savaş ortamlarındaki gibi ekonominin kötüye gitmesi, hem hayatın devam etmesi. 

Hem işe gidiliyor, hem haftasonu sokağa çıkma yasağı. 

Bu durum dünyanın her yerinde aynı. Sürekli planlar yaparak bir sene sonrayı programlamak isteyen Almanya bile iki hafta sonrası ne olacak bilemiyor. 

Virüsle birlikte birçok şey değişecek: Tatiller, resmi ve dini bayramlar, konserler, etkinlikler ve spor. 

Alanımla ilgili olan tarafa biraz ışık tuttum ve düşündüm.  

Acaba İslam anlayışlarının durumu ne olacak?  

Müslümanların genel İslam anlayışı ibadetlere endeksli ve bu ibadetlerin ferdi ve cemaatle ifası.  

Cemaatle yapılan ibadetler sekteye uğradı: Camiler kapalı ve namazlar cemaatle kılınamıyor. Cuma namazları da hakeza öyle. Ramazan ayında teravihler de kılınamayacak. Eğer aşı bulunması gibi bir gelişme olmazsa, sanıyorum Hac ibadeti de sekteye uğrayacak.  

Şu anki durum:  

İbadetler ferdi, yani evlerde,  

Hac ve Umre olmayabilir,  

Kimileri için zikirler de olmayacak…  

Genel geçer bu İslam anlayışıyla Müslümanlar adeta eleştirdikleri Batı dünyası din anlayışına evrilecekler. Çünkü çok farklı bir durum yok, sadece ibadetler. Onlar da ferdi…

İslam anlayışlarında değişiklik olur mu?  

Benim öngörüm olacağı yönünde. Neden mi? Bunu şimdiden görüyoruz. Her konuda fetvalar vermekten geri durmayanlar bile konu virüs olunca, aman efendim hekimler bilir demeye başladılar.  

Kısmi rahatlama olunca da durum çok farklılaşmayacak bence.  

İslam anlayışındaki değişmenin, tam da bu noktada olacağı kanaatindeyim.  

Camiler kısmi rahatlamayla açılınca, cemaatle ibadet konusu da insanların kişisel kararlarına göre şekillenecek. Genel geçer kararlar ve kabuller ortadan kalkabilir. Neden bunu söylüyorum? Çünkü virüsün etkisinin genel geçer kuralı yok. Kimi hasta olduğunu anlamıyor, kimi hafif atlatıyor, kimi hastaneye yatıyor, kimi yoğun bakıma geçiyor. Kimisine 75 yaşında iken etki ediyor, kimisi 107 yaşında iyileşiyor… 

Demek ki, her bünyede farklı etki gösteriyor. Her bünye farklı. Her birey farklı. Her bireyin dini algılaması farklı olabilir…  

Her bireyin virüs sonrası kısmi rahatlamada vereceği kararlar da farklı olacak.  

Can tatlıdır ve insanlar canlarını korumakla görevli oldukları için de kararlarını kendileri vermek isteyecekler.  

Kararını kendi verebilen kişiler de hayatta kalacaklar.  

İbadetlerde yaşanacak bu bireysellik, insanların içlerindeki cemaat olma isteğini arttırabilir. Ama nasıl bir cemaate yönelme?  

Medine Dönemi’nde olduğu gibi, bölgesel, fikirsel, inançsal ve yaşam tarzının ortaklığı. Bu kişilerin bir araya gelerek komünler oluşturması.  

Virüs salgını da aslında bizleri o yöne kanalize ediyor. İhtiyacını üretebilen, kontrolün daha kolay sağlandığı, köy tarzı yaşam ama modern hayatın imkanlarını da içinde barındıran.  

Bunları birleştirdiğimizde manzara aslında çok net.  

Bireysel alanda kendi kararlarını veren ve ama toplum olarak küçük gruplara bölünmüş ve bu genel yaşamda İslam’ı uygulamaya çalışan Müslümanlar.  

Bu bir alternatif. Ama yaşam tarzımı değiştirmeyeceğim diyenler de çıkacaktır, yani İslam anlayışlarını değiştirmeyecek olanlar. 

Sanırım onlar da, camilerin kapanmasına, cemaatle kılınamayan namazlara hayıflanarak hayatlarına devam edecekler. 

Sevgi ve Bilgiyle kalın 

Önceki İçerikHoş Geldin Ey Şehr-i Ramazan
Sonraki İçerikYunanistan’ın Korona Başarısındaki Sırrı Nedir?
Sinan Eskicioğlu kimdir? 1974 İzmir’de dünyaya geldi. Agah Efendi İlkokulu’nda eğitim hayatına başladı. İzmir İmam Hatip Lisesi’ni bitirdikten sonra ÖSYM sınavlarında Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ni kazandı. Kelam dalında ‘Allah’ın iradesi ve Nedensellik Problemi’ isimli bitirme teziyle, gecikmeli olarak 2000 yılında üniversiteden mezun oldu. 28 Şubat sürecinin etkisiyle İlahiyat fakültesi mezunlarının öğretmen yapılmaması yüzünden 2002 yılına kadar ticaretle ilgilendi. 2002 yılında D.E.Ü. İlahiyat Fakültesi’nde Din Felsefesi dalında yüksek lisansa başladı. Aynı yıl yüksek lisans programını yarıda bırakıp Almanya’ya gitti. Almanya’da Diyanet’e bağlı çeşitli camilerde eğitmenlik ve öğretmenlik yaptı. Duisburg-Essen Üniversitesi Sosyal işler ve yöneticilik bölümünde eğitim aldı. 2007-2011 yılları arasında IGMG (Avrupa Milli Görüş)’de Düsseldorf Bölgesi Eğitim Merkezi müdürlüğü ve bölge eğitmeni olarak çalıştı. 2011-2013 yılları arasında Osnabrück Üniversitesi Protestan Mezhebi bölümünde eğitimine devam etti. 2016 yılından itibaren Ocak Medya gazetesinde köşe yazarlığı yapmaktadır. 2020 yılında gazetenin genel yayın yönetmenliğini üstlenen yazar Almanca, İngilizce bilmektedir. şimdiye kadar yayınlanmış olan yedi kitabı vardır. Yok Edin İnsanın İnsana Kulluğunu- Kişiselleştirilmiş İslam, Zeytin Ağacı (Roman), Katar istanbul, Müslüman Kardeşlerden Ak Parti’ye İslamcılık., Tarihteki Dindar Zalimler. İbn Sina, İbn Haldun

4 YORUMLAR

  1. Sinan bey! Sizin her yazınız bana bazı olaylari hatırlatiyor ve
    adate biz Müslümanların ağlanacak halimize güldüryor.

    Bundan sonra, merka bu ya! Din cambazları acaba ne gibi çözümler ūretecekler
    İşlerini sosyal medya aracılığı ile hallederler’mi diye düşüniyorum, fakat oda kazançlarını sıfırlar ve işlerine gelmeyecekleri için, imkansız olur.

    Özeliklede Türkiyedeki “TARİKATLAR’IN” baş komutanlari ve yaverleri doğrusu nasıl bir ćözüm bulacakları’na dair merak ediyorum.

    Bir örnek: Cuma günüleri müritlerinin her biri birer kg kesme şeker getirip bir önceki cuma getirilmiş ve şehleri tarafından “EVSUNLENMIŞ” şekerlerden 2 tane verilip bir hafta o iki şekerle çay içen muritlerini nasıl bir araya getireceklerini çok merak ediyorum.
    Haftada 40 kg şekerin 1 veya 2 kilosunu müritlere dağıtiyor. Geri kalan Şeh haziretlerin”ın oluyor:))
    Tabii o şekerler hemen dergahın yanındakı bakkaldan alınıyor: bilmem bakkalın kime ait olduğunu yazmama gerek varmi?

    Yazarlık mesleğinin özeliklerinden biride okuyucularını düşündürmesi olsa gerek.

    Esenlikle kalın

  2. Sayin RNE,
    Sayin Resat Bey Abi,
    Öncelikle tesekkür ederim. Sizlerin calismalarinin yaninda belki kücük kaliyor ama elimden geldigince anlatmaya gayret ediyorum.
    Olacak olanlari bilmek icin müneccim olmaya gerek yok, görünen köy kilavuz istemez.
    Yapilmasi gerekenler belli iken, olmamasini anlamak güc.
    Sevgi ve Bilgiyle kalin

  3. Sayin Nurdan,
    Nurdan hanim, katkiniz icin tesekkür ederim.
    Yasadiklarimiz aklimiza geldikce ne kadar fazla yanlislar icinde olunmus demeden edemiyor insan.
    Ben direk tarikatlari dile getirmek istemiyorum ama Din saticilari, sistemlerini cok iyi kurmuslar, bunun sebebi de akillarini kiraya veren Müslümanlar. Aslinda Müslünan da denir mi o da tartisilir.
    Hayirlisi diyelim
    Sevgi ve Bilgiyle kalin

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz