Ocak Medya’nın Çok Sesliliğinde Şükrü Gülmüş

1
Latest posts by Sinan Eskicioğlu (see all)

Millet İttifakı’nın adayı Kemal Kılıçdaroğlu ‘Halil İbrahim Sofrası’ dedi. ‘Burada herkese yer de aş da var’ diye de ekledi. 

Kılıçdaroğlu’nu öne çıkaracak etmenler çok. Ama bu kucaklayıcı tavrı ve toplumun farklı kesimlerini bir araya getirme çabası daha fazla puan kazandıracak. 

Millet İttifakı’nın bu birlikteliğine Cumhur İttifakı kendilerine has bir üslupla bir isim verdiler. ‘Beş benzemezin bir araya gelmesi’

Bunu MHP’liler derse anlarım da Ak partililer deyince saçma duruyor. Ak parti ilk kurulduğu zaman toplumun farklı kesimlerinden gelen benzemezlerle devasa sorunları çözmüştü. 

Kılıçdaroğlu’nun Halil İbrahim Sofrası tam da gazetemiz Ocak Medya’yı tanımlıyor. 

İsmi Ocak olduğu için bazı yerlere çekmek isteyenler oldu ama biz o yerlerden değiliz ve şu da çok önemli, kelimeler ve kavramlar bazı grup ve cemaatlere has değildir. 

Kılıçdardoğlu’nun siyasetteki mevki Halil İbrahim Sofrası’nı kurmak ve devam ettirmek. 

Bizim de medyadaki yerimiz Ocak Medya’yı ‘çok sesli’ yapısıyla geleceğe taşımak.. 

Ocak Medya’nın yönetimini devraldığım 2020 Haziran ayından beri ‘Özgür, Bağımsız ve Çok Sesli’ olması konusunda ısrarcıyım. 

Bu ısrarım milletleri ve dinleri de aşmakta. 

Türkiye’de olup Türk ve Kürdün bir araya gelerek aynı gazete çatısı altında yazılar kalem alması kadar normal ve doğal bir durum olamaz. 

Ama bunu ‘olmayacak bir iş’ gibi görmek isteyenler ya da görenler kabullenemiyorlar. 

Olabilir. 

Kabullenemeyenlerin isteği istek olarak kalır ve dünya onların çevresinde dönmediğini de anlamış olurlar. 

Yazarlarımızdan eski Ak Parti Milletvekili Prof. Dr. Mehmet Tekelioğlu bir yazı kaleme almıştı. 

‘Filistin Direniş Akademisi Bir Mezun Verdi’ 

Yazıyı edite ettikten sonra yayınladım. 

Yazıya gelen bir yorum ilginçti. 

‘İsrail zulmü hakkında yazılarını (var mı bilmiyorum) okuyamadığım Sinan bey okumasını tavsiye ederim. Belki insafa gelir de Yahudi hakları kadar olmazsa da Filistin haklarıyla ilgili yazılar yazar”.

Açıklayacağız, anlatacağız ve zaman içinde sizler de olaylara biraz olsun yukarıdan bakmayı ve insanların çekmecelere tıkıştırılmaması gerektiğini de anlayacaksınız.

Bu yazıyı okuyan ve yayına veren benim. 

Benim insafa gelmem konuyu değiştirmiyor. 

Yaşanan olaylarda tutarsızlıklar olursa kim olursa olsun aynı şeyleri ifade eder. 

İslam diye bir dine inanıp sonra da terörle insanları öldürmek ve sonra da hastanelerin altında karargahlar oluşturarak İran’ın ve diğer ülkelerin iktidar mücadeleleri için masum insanları öldürmek İslam’ın emri değildir. Bunu kim yapıyorsa yapsın aynı tepkiyi veririm. Bu Filistin de olsa Türkiye de. 

Müslümanım diyenlerin Filistin kutsalını aşmaları gerekiyor. 

Türkiye ve Türkiye medyası da sadece Sünni Türklerin değildir. 

Sünni-Alevi-Ermeni-Yahudi-Süryani…

Bütün kesimler bu ülkenin harcını oluşturur. 

Bu bakımdan Şükrü Gülmüş ‘Neden Ocak medya’da?’ diye merak edenler için kendisiyle iki soruluk bir görüşme yaptım. 

  • Şükrü Gülmüş kimdir?

Şükrü Gülmüş: 

‘01.01.1954 tarihinde resmi kayıtlarda doğan İbrahim ve Fatma’dan olma. 

Anadili Kürtçe olduğu için Türkçeyi Süryani Radyocu Aziz’in yanında öğrendim. Batman Devrim ilkokulunda ve Batman Petrol Ortaokulunda okudum. 

1970 yılında Kırşehir Parasız Yatılı Okulu’nu kazanıp dört yıl okuduktan sonra 1974 yılında mezun oldum. İlk yıl mecburi hizmet ve er olarak görev yaptım. Mardin Ömerli son mecburi hizmet görev yerimdi. 

Yaşadıklarım ve gördüklerimle kimliğimi öğrenmeye ve anlamaya başladım. Kürt olduğumu ve kürtlüğümü çok sonra algıladım diyebilirim. 

1978 yılında öğretmenlikten istifa ederek KD’ye (Kürdistan Devrimcileri) grubuna katıldım.

PKK’nin Kızıltepe Temsilciği ve Mardin Bölgesi Sekreterliği görevlerinden sonra arandığım için Hilvan/Siverek kırsal alanında SPG (Silahlı Propaganda Birlikleri)’de görev aldım. 

Abdullah Öcalan’ın Suriye geçmesinden sonra Kemal Pir ve Halil Ataç’la Lübnan’a geçtim. 

FDHC (Filistin Devrimci Halk Cephesi)’de eğitim aldım. Burada Filistinlilerle yakın temaslarım oldu. 

1980 yılında Abdullah Öcalan tarafından Türkiye’ye gönderildim. 

6 idamla yargılandım. 

11 yıl cezaevinde kaldım. 

Ailemi alarak İzmir’e yerleştim. 

Murat Karayılan benim iletişime geçip beni Abdullah Öcalan’ın davetlisi olarak Bekaa’ya davet etti. 

Görüştüm. 

Ülkeye geldiğimde yeni görevim ‘Basın Yayın Sorumlusu’ idi. 

Özgür Gündem’de genel yayın yönetmeni olarak görev yaptım. 

Yalçın Küçük’ün kitabını Özgür Gündem’de röportaj olarak vermediğim için gazeteden uzaklaştırıldım. 

Hakkımda ‘Hiçbir kurum ve kuruluşa giremez’ kararı alındı. 

1993 yılında Almanya’ya geldim ve o zamandan beri Almanya’da yaşıyorum’. 

  • Şükrü Gülmüş’ün derdi ne? 

Şükrü Gülmüş: 

‘Benim derdim ‘Birey’ olmak. 

Kürt toplumunda ‘birey’ olmanın önemini ön plana çıkarmayı önemsiyorum. 

Pkk içindeyken kendimi ve kimliğimi kaybetmiştim. Bu yapı içinde (Bütün tarikat ve cemaatler de böyledir) ‘birey’ olmanıza izin verilmez. Çünkü birey olursanız içinde bulunduğunuz yapıyı eleştirmeye başlarsınız. 

Bu yüzden böyle yapılar sizin birey olmanızı engellerler. 

Ben 20 yıl PKK içinde kaldım ve diğer 20 yıl da PKK ile mücadeleyle geçti, geçiyor. 

1980 yılında Beyrut’ta Abdullah Öcalan’la son görüşmemde de onun birey olmanın önündeki tek engel olduğunu anlamıştım. 

Kürt toplumu aşiret kültüründen kurtulamamıştır. 

Din kendine kul arar. İnanınca kul olursunuz. 

Kürt toplumunda da militan aranırken aslında kul aranır. 

Ancak birey olmak nitelikli bir değişimdir. 

Birey olmaya başladığınızda artık kul olamadığınızı ve olamayacağınızı anlarsınız. 

Militan olunca devrim için mücadele edersiniz ama asıl devrim insanın birey olabilmesidir. 

Benim derdim de bu. 

Kürtler köylü toplumlardır. 

Birey olma şehirleşme gerçekleşememiştir. 

Kürt toplumunda bir dert var ve o dert bende de vardı. 

Aidiyet hissinin doğal olarak oluştuğu eşit vatandaşlık isteği ve arayışı. 

Kürtler aslında hep bunun için mücadele etmişlerdir. Şeyh Sait’ten bu yana belki de bu din etrafında şekilleniyordu. 

Pkk, o zamanki konjonktürün de etkisiyle bunu sosyalizmle ve devrimle yapmak istedi. Ancak 2000’li yıllardan sonra her şey değişti çünkü artık hayatımızda internet vardı.

Kürtlerin derdi yani aidiyet hissinin doğal olarak oluşacağı eşit vatandaşlık konusunu biraz açayım.

Kürtler bu coğrafyada binlerce yıldan beri yaşıyorlardı. 1071 ile Türkler bu coğrafyaya geldiler ve yerleştiler. Kürtler de onlara kapılarını açtılar. Bağlarını ve ovalarını bölüştüler ama zaman içinde gelenler kendilerini bu yerlerin gerçek sahibi sandılar ve Kürtleri ötekileştirdiler ve bunu da güçle ve baskıyla yaptılar.

Kürtler bu coğrafyanın asıl sahipleri iken gelinen noktada neden bu duruma itildiklerini sorgulamaya başladıklarında da ‘isyan çıkaran’ kişiler oldular. 

Durumun tutarsızlığını ve mantıksızlığını anlıyorsunuz değil mi? 

Anayasal olarak Eşit vatandaşlık konusunu daha fazla gündeme taşımalıyız. 

Türkiye’nin de Avrupa ülkelerindeki gibi demokrasi ve insan hakları seviyesine ulaşmasını istiyorsak bu gerekli. 

Şükrü Gülmüş’ün Ocak Medya’da olmasına şaşıranlara şunu söylemek istiyorum: Ocak Medya Türkiye mozaiğini içinde barındırmayı kendine hedef edinmiş bir gazete ama yeterli değil. Ben isterim ki Ocak Medya’da sadece Kürtler ve Türkler olmasın aynı zamanda Süryaniler, Ermeniler, Ezidiler ve Yahudiler de olsunlar. 

Bu coğrafyanın ana unsuru Türkler değildir, saydığım ana unsurlar bu coğrafyada yüzyıllardır birlikte yaşadılar ve yaşayabilirler. 

Ocak Medya’da da bütün bu ana unsurlar yer almalıdır diye düşünüyorum’. 

Sevgi ve Bilgiyle kalın 

Önceki İçerikBilgi Nerelerden Edinilir?
Sonraki İçerikFatih Erbakan Cumhur İttifakı’na katılınca sorulan “Katılmayıp da ne yapacaktı?” sorusuna benim cevabım…
Sinan Eskicioğlu kimdir? 1974 İzmir’de dünyaya geldi. Agah Efendi İlkokulu’nda eğitim hayatına başladı. İzmir İmam Hatip Lisesi’ni bitirdikten sonra ÖSYM sınavlarında Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ni kazandı. Kelam dalında ‘Allah’ın iradesi ve Nedensellik Problemi’ isimli bitirme teziyle, gecikmeli olarak 2000 yılında üniversiteden mezun oldu. 28 Şubat sürecinin etkisiyle İlahiyat fakültesi mezunlarının öğretmen yapılmaması yüzünden 2002 yılına kadar ticaretle ilgilendi. 2002 yılında D.E.Ü. İlahiyat Fakültesi’nde Din Felsefesi dalında yüksek lisansa başladı. Aynı yıl yüksek lisans programını yarıda bırakıp Almanya’ya gitti. Almanya’da Diyanet’e bağlı çeşitli camilerde eğitmenlik ve öğretmenlik yaptı. Duisburg-Essen Üniversitesi Sosyal işler ve yöneticilik bölümünde eğitim aldı. 2007-2011 yılları arasında IGMG (Avrupa Milli Görüş)’de Düsseldorf Bölgesi Eğitim Merkezi müdürlüğü ve bölge eğitmeni olarak çalıştı. 2011-2013 yılları arasında Osnabrück Üniversitesi Protestan Mezhebi bölümünde eğitimine devam etti. 2016 yılından itibaren Ocak Medya gazetesinde köşe yazarlığı yapmaktadır. 2020 yılında gazetenin genel yayın yönetmenliğini üstlenen yazar Almanca, İngilizce bilmektedir. şimdiye kadar yayınlanmış olan yedi kitabı vardır. Yok Edin İnsanın İnsana Kulluğunu- Kişiselleştirilmiş İslam, Zeytin Ağacı (Roman), Katar istanbul, Müslüman Kardeşlerden Ak Parti’ye İslamcılık., Tarihteki Dindar Zalimler. İbn Sina, İbn Haldun

1 Yorum

  1. Fikirlerinizin hayata geçmesini temenni ederim. Topluluklar mozaiği Anadolu coğrafyasında; dinleriyle, dilleriyle, mezhebleriyle, kimlikleriyle, renkleriyle, müzikleriyle, yorumlarıyla, kıyafetleriyle, kültürleriyle
    farklı olarak GÖRÜNENLER GÖRÜNMEZ oldular.
    Farklılıkların cepheleşmeden sürdürülebilir bir uzlaşma biçimini keşfetmeleri ve görünmelerine katkı sağlama ve yıllardır birlikte yaşayan kadim evlatlarını yitiren Anadolu’nun yeniden inşası dileğiyle

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz