Bilinenden Bilinmeyene

0
Latest posts by Psk. Dr. Ziya Doğan (see all)

Sağlıklı düşünmenin önemli bir bölümü, çözümleme ya da diğer bir ifade ile analiz yetimizi geliştirmek ve uygun şekilde kullanmakla ilgilidir.

Bir bilginin sağlıklı olup olmadığı araştırma ile ortaya çıkar. Araştırma, kısaca, bilinenden hareketle bilinmeyene varmak demektir. 

Sağlıklı düşünme, araştırmayı teşvik eder.

Kur’an’ı Kerim de, “Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme!’’ diye insanı uyarır. Aklı başında insan, doğruluğunu bilmediği iddiaların peşine takılmak yerine, gerçekleri araştırma yaparak keşfeder.

Birey, aktarılan iddianın türüne göre, tüm bilişsel yeteneklerini aynı anda ama farklı oranlarda kullanarak gerçekleri araştırır. 

Deneyimleme, akıl yürütme, sezgi ve varsayma yetenekleri sayesinde, iddiaların doğruluğunu test eder. Suyun kaç derecede kaynadığını araştırmak için deneyimi kullanmak gerekir. Ancak bu sırada akletme, sezgi ve inanç gibi diğer bilişsel yetenekler kullanılmaktadır.

Bir matematik işleminde, sezgimizle hangi formülleri uygulayacağımızı bulur, aklımızla bu formülleri bir yandan uygular, aynı zamanda bir yandan deneme yanılma yoluyla işlemlerin sonuç vereceğine inanırız. İşte bu şekilde, araştırmamakla, bilinenden bilinmeyenin çıkarılması sürecine “araştırma” diyoruz.

Gerçeklerin peşine düşmek, aktarılan iddiaların kimini diğerinden ayırt edebilmeyi gerektirir. Bu, bireyin kendi adına düşünmesi ve mesajların doğruluğuna kendi karar vermesi yoluyla yapılır. Birey kendi adına düşünmediğinde, ancak, doğruluğunu bilmediği bir iddiayı yine doğruluğunu bilmediği bir başka iddiayla değiştirmiş olur.

Araştırma yapan, doğruluk iddialarının pasif bir alıcısı olmaz, gerçekleri kendi adına keşfeder ve bir iddiayı onaylayıp reddedeceğine etkin bir şekilde kendi karar verir. Böylece, birbiriyle çelişik veya gerçeklere uygunluğu şüpheli iddialardan kurtularak daha kapsamlı ve bütüncül gerçeklere ulaşır. Sorumlu bir varlık olarak aklı başında insanın yapması gereken budur.

Araştırma, bireysel gözlemlerin doğruluğunu bilinen her yolla test ederek, doğrulara ulaşma yolunu izler. Diğer bir deyişle, bireysel doğruların sadece bireysel olmadığını göstererek araştırma yapılır. Burada anahtar kelime, göstermektir. Doğru cevabın yanlıştan farkını bir kişinin görmesi yetmez. Bunu diğer insanların da onayına açarak keşfettiği gerçeklerin “ona göre” olmadığını ortaya koyması gerekir. Düşüncelerini savunarak, eleştirerek, onlara derinlik veya açılım katarak, hangi bağlamda doğru olduklarını tespit ederek diğer araştırmacılarla ortak bir zemin kurmaya çalışır. Bu anlamıyla, araştırma, bireyin kendinin olduğu kadar diğer insanların düşünce ve davranışlarını da etkiler.

Benlik, çözümleme yoluyla kendini olaylardan ve nesnelerden soyutlayarak oluşur. Yani çözümleme yapmak, insanın doğal bir yetisi olarak yaptığı her işte belli oranlarda kullanılır. Ancak eğitilmediği takdirde hataya da açıktır. Dengede durmayı doğal olarak biliyor oluşumuz, bisiklet sürmek için yeterli gelmez. Dikkat ve sabırla üzerinde çalışmak ve dengeyi kurarak pedal çevirmeyi öğrenmek gerekir.

Çözümleme yapmak, bir sorunu, bir veriyi veya bir metni dikkatlice inceleme yeteneğidir. Çözümleme yeteneğini geliştirenler, bilgiyi inceler, onun ne demek olduğunu anlar ve onun muhtemel sonuçlarına dair fikir yürütür. 

Diyelim ki, bir bölgede kuraklık varsa, normalden daha az yağış olması, sıcaklıkların artması, akarsular debisinin azalması ve topraktaki nem oranının düşmesi gibi olaylar gözlemlenir. Kuraklık hangisine bağlı olarak gelişmektedir? Bunun için çözümleme yapılmalı, hava şartları, akarsu kaynakları, toprağın ve bitki örtüsünün durumu ayrı ayrı incelenmelidir. Evet, tüm şartlar birbirine bağlıdır ama sorunun kaynağına ulaşmak için bu şartları birbirinden ayıran etmenler ayrı ayrı gözetilir. Hangi etmenlerin kuraklığa nasıl etki ettiği tespit edilir ve buna göre önlem alınır. Örneğin yağışlar normalse ama hâlâ kuraklık varsa, akarsu yataklarındaki kayıpları önlemenin yolları aranır.

Çözümleme, aynı zamanda benliğin inşası için de zorunludur. Anne karnından ayrılan ve yaşamını sürdürmek için uzun süre annenin bakımına muhtaç olan bebekler, çözümleme sayesinde altı-yedinci ay civarında kendilerinin annelerinden farklı bir bedene sahip olduklarını fark ederler. Bu, insanın birey olmasının ilk aşamasıdır.

Fiziksel olarak bir başka canlıdan ayrılan bebek, artık psikolojik olarak ayrıldığını da anlıyordur. Ancak çoğu insan, tam anlamıyla birey olmak, ailesinden ve sorumluluklara sahip olduğunu toplumdan ayrı hak ve anlamak için ergenliği bekleyecektir.

Ergenlik, en geniş anlamıyla birey olmak ve bedeni, akli, ahlaki olarak hak ve sorumluluklara sahip olmak demektir. Bu farkındalıkların her biri, çözümleme yoluyla edinilir. Birey, bedenindeki, benliğindeki ve ruhundaki değişiklikleri çözümledikçe kendisini keşfeder.

Hem sorunları çözmek hem de yaşama anlam vermek için sürekli çözümlemeye başvururuz çünkü doğada hiçbir şey tek başına durmaz. Her nesne, özelliklerini başka nesnelerle ilişki içerisinde kazanır.

Her olay, başka olayların nedeni veya sonucu olarak gerçekleşir.

Doğada, hiçbir etki altında kalmayan veya hiçbir etkisi olmayan bir nesne bulamadığımız gibi, dünyada da öncesi veya sonrası olmayan ve böylece daha büyük bir olayın parçası haline gelmeyen bir olay yoktur. Algımız, bir yönüyle her şeyi bu bütünlük içinde almaya meyillidir.

Yarın: Bilgi Nerelerden Edinilir?

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz